Hayvan hakları dediğimizde tarihsel gelişimini de incelemek gerekmektedir. “Hayvan refahı” ve “hayvan hakları” kavramları modern hukuk kuralları içerisinde 1970’li yıllardan itibaren yer almaya başlamıştır. Bu yıllara gelmeden önce ülkemizde hayvanların yaşadığı hak ihlallerinde koruma ilk olarak dernekler ekseninde başladığını belirtebiliriz. İlk resmi dernek 1912 yılında son dönem Osmanlı tarihinde önemli roller oynayan askeri ve sivil bürokratlar öncülüğünde "Himaye-i Hayvanat Cemiyeti" adı ile kurulmuştur. Bu dernek I. Dünya Savaşının patlak vermesi nedeniyle, 1914 yılında Derneğin faaliyetlerine zorunlu olarak son vermiştir. Cumhuriyet döneminde ise "Türkiye Hayvanları Koruma Demeği" adıyla devam etmiştir.
Cumhuriyet döneminde, 1926 yılında kabul edilen 904 sayılı “Hayvan Islahı Kanunu” ile başlayan yasal düzenlemeler, esas olarak hayvancılığın geliştirilmesi, salgın hastalıkla mücadele ve veteriner hekimlerin görev ve yetkilerinin belirlenmesini amaçlamıştır. Hayvanlara kötü muamele ve hayvanların neden olduğu zararlara ilişkin yasal düzenlemeler ise ceza kanunları kapsamında değerlendirilmiştir.
765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu’nun 521’inci maddesinde "Her kim, bila mucip başkasına ait olan bir hayvanı öldürürse veya işe yaramayacak hale koyarsa sahibinin şikayeti üzerine dört aya kadar hapis ve yüz liraya kadar ağır cezayı nakdiye mahkum olur" şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. 577’nci maddede “Bir kimse hayvanlara karşı insafsızca hareket eder veya lüzumsuz yere yaralar veya aşikar surette haddinden fazla yorulacak derecede zorlarsa bin sekiz yüz liraya kadar hafif cezayı nakdiye mahkum olur” hükmü bulunmaktadır. 2004 yılında kabul edilen 5237 sayılı yeni Türk Ceza Yasasının 151’inci maddesinin ikinci fıkrasında “Haklı bir neden olmaksızın, sahipli hayvanı öldüren, işe yaramayacak hâle getiren veya değerinin azalmasına neden olan kişi hakkında” mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan üç yıla kadar hapis veya adlî para cezası öngörülmüştür. Sahipsiz hayvanlara ilişkin çalışmalar 1991 yılına kadar belediyelerin görev ve sorumluluk alanına girerken bu tarihte Çevre Bakanlığı’nın kurulmasıyla sorumluluk, bu iki kurum arasında paylaştırılmıştır. 1995 yılında ise, biri Çevre Koruma Genel Müdürlüğü, diğeri ise insan haklarından sorumlu devlet bakanlığı tarafından iki ayrı “Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı” hazırlanmış ancak, bu iki tasarı da yasalaşamamıştır.
Türkiye, 2003 yılında “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi” ‘ne taraf olmuştur. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra da 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kabul edilerek, 1 Temmuz 2004 gün ve 25509 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. Kanun kapsamında hayvanların sahiplenilmesi, bakımı ve korunması, hayvanlara tıbbî ve cerrahi müdahaleler, hayvanların ticareti ve eğitilmesi, hayvanların kesimi, öldürülmesi ve yasaklara ilişkin düzenlemeler, alınacak önlemler, denetim, sınırlamalar ve yükümlülükler ile tabi olunacak cezai hükümler yer alır. Ancak Türk Hukukunda hayvanlar genel itibari ile bir eşya/mal statüsü altında kabahat olarak nitelendirildiğinden hayvanlara karşı hukuka aykırı fiiller para cezası ile cezalandırılmakta hapis cezası verilmeyip böyle bir cezalandırma öngörülmemiştir. Sadece sahipli olan hayvanlar için TCK madde 151’ de düzenlenen ‘’ mala zarar verme’’ suçu kapsamında, bu suç işlendiğinde idari para cezası veya hapis cezası ile cezalandırılabilmekte iken sahipsiz hayvanlara karşı zarar verilmesi durumunda böyle bir yaptırım söz konusu değildir. Öte yandan her ne kadar hayvan dövüşü yasaklanmış olsa bile hayvanların eğlence amaçlı kullanıldığı sirkler ve yunus gösterilerini yasaklayan bir düzenleme de bulunmamaktadır. Maalesef sadece hayvana şiddet uygulayan faille, hayvan satış yerinin, yunus parkının, hayvanat bahçesinin, hayvanlı sirkin sahibiyle, köpeğimizi evimizden uzaklaştırmaya çalışan yöneticiyle, kedimizi otobüse almayan otobüs şoförüyle, geçici hayvan bakımevi çalışanıyla mücadele etmiyoruz; aynı zamanda şiddet olayına ilk müdahaleyi yapan polisle, soruşturmayı yürüten savcıyla, kararı veren hakimle, denetlemekle ve idari yaptırım uygulamakla yükümlü kurumla da mücadele edilmeye bu kısıtlı ve uygulama alanı dar mevzuatla çözmeye çalışıyoruz.
Yeni yasa tasarısını incelemeden önce hayvanların durumu hakkında Hukuk sistemleri arasında bir hukuk öznesi olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin olarak üç temel görüşü incelemekte de fayda vardır. Bu görüşlerden ilki hayvanları eşya olarak kabul eden görüştür. Hukukumuzda eşya; üzerinde hakimiyet kurulabilen, sınırlandırılabilir, cismani ve kişilik dışı olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan anladığımız üzere canlı-cansız ayrımına hukuk sistemimiz yer vermemektedir. Bu tartışma konumuz dışında olmakla beraber Schmid ve Hurlimann-Kaup’a göre hukuken hayvanları eşya olarak kabul eden görüş, Roma Hukuku’na dayanmaktadır. Bu düşünceden hareket edenlere göre hukuk sistemlerince hayvanların eşya olarak kabul edilmeleri gerekmekte olup hayvan hakları diye bir kavram söz konusu değildir. Dolayısıyla hayvanların hukuk öznesi olmaları da mümkün değildir. İkincisi ise hayvanları kişi benzeri olarak gören görüştür. Bu görüşün taraftarları uygulanacak yöntem olarak hayvanları insanlara benzeterek bir kişilik tanımak yerine, hayvanlar için özel bir hukukî kişilik oluşturulması önerisini getirmektedir. Son olarak ise hayvanları kişi olarak kabul eden görüştür. Esasen Hayvan Hakları deyimine en yakın olan bu görüştür. Bu görüşü savunanlar, “ıstırap çekme” kriterinden hareket etmekte olup bir sinir sistemine ve beyne sahip olan tüm canlıların, ıstırap çekebileceği ifade edilmektedir.
Peki konu bağlamında Türkiye’deki yeni yasa tasarısı süreci nasıl gerçekleşti? 2017-2018 senesinden beri hayvan hakları meselesi siyaset üstü bir mesele olarak mecliste gündemde bu dönemde Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından mevzuatta, yani 5199 Sayılı Kanunda yapılacak kanun değişikliği için ilk başta sadece 2 madde değişikliğine yönelik teklif hazırlandı. Bu teklif Türkiye’ de ki 7 ilin adliyelerinde bulunan cumhuriyet savcılıklarına, adalet komisyonlarına ve diğer Türkiye’de bulunan bütün barolara, yapılacak kanun değişikliğine yönelik teklif gönderildi. Kanun değişikliklerine yönelik görüşler toplandı. Ardından 2019 yılında TBMM bünyesinde, TBMM Genel Kurulu’nda hayvan haklarını araştırmak üzere kurulan Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu oluşturularak konuya ilişkin araştırmalar, kamuoyu yoklamaları yapılmaya başlandı. Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, hayvan severlerin, belediyelerin, vatandaşların, STK’ların, veteriner gibi halkın içinde, halk ile birlikte hazırlanan bir araştırma raporu düzenlendi. Bu rapor neticesinde hayvan hakları noktasında birtakım ihtiyaçların olduğu saptandı. TBMM Genel Kurulu'nda, hayvan haklarını araştırmak üzere kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı rapor görüşüldü. Siyasi parti temsilcileri hayvan haklarının korunması ve düzenlenecek kanun ile ilgili ilk kez uyumlu bir çalışma gerçekleştirildiğini, kanunu çıkarmak için yapılabilecek ve sağlanabilecek en geniş konsensusun oluştuğunu belirttiler. Mecliste görüşmeler devam ederken siyaset üstü olan bu meseleyi mecliste bulunan tüm siyasi partiler kanun teklifinin ortak bir çalışma ile birlikte hazırlanmasını önerdiler. Bu süreçte toplumun her bileşeni dinlenmeye, hem siyasettekiler hem STK’lar hem yurttaşlar hem bilim insanları bir araya getirilerek yeni bir kanun ihdası için gereken tüm şartlar oluşturuldu. Son olarak 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun isminin ‘Hayvan Hakları Kanunu’ olarak değiştirilmesi talep edildi.
Yeni yasayla birlikte mevcut Hayvan Hakları Kanunu’nda yapılması gereken birkaç değişikliği kendi açımızdan şöyle derledik;
• Sahipli sahipsiz hayvan tanımı ortadan kalkmalı, şikayete bağlı bir suç olarak düzenlenmeksizin hayvanlara yapılan kötü muamele ve işkence insanlarla aynı ölçüde cezalandırılmalıdır.
• Tüm hayvanlar mal değil can olarak kabul edilip onlara karşı işlenecek suçlar Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendirilmeli ve caydırıcı mahiyette cezalar öngörülmelidir.
• Hayvanlarını terk edenlere verilecek ceza miktarının arttırılması ve bunun yanı sıra hayvana el koyma ve belli bir süre hayvan sahiplenmekten alıkonulma cezası da uygulanmalıdır.
• Sokak hayvanlarının rehabilitasyonları (kısırlaştırma ve tedavi) sağlandıktan sonra alındıkları yere geri bırakılmaları sağlanmalıdır.
Bu hususlarla birlikte arttırılabilecek birçok düzenleme daha önce de olduğu gibi elzem bir konu olmayı sürdürüyor.
Bizim kullanmayı tercih ettiğimiz adıyla Hayvan Hakları’nın farklı hukuk sistemleri arasında öne çıkan düzenlemelerine bakacak olursak, Fransa 2015 tarihli yasayla daha önce eşya, mal statüsünde olan evcil hayvanları "hassas canlılar" olarak tanımladı. Ve bu yasaya göre Fransa’da hayvanı sokağa terk etmenin cezası kötü muameleyle aynı kategoride değerlendiriliyor. Fransa’da hayvanı sokağa bırakan biri 30 bin euroya kadar para veya 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir. Hollanda’da ise sadece hayvanlara karşı işlenen suçlarla mücadele eden 250 kişilik bir polis ekibi görevlendirilmiş olup şiddet ve tecavüzün yaptırımı 20 bin euroya kadar para ve 3 yıla kadar hapis cezası verilmektedir. İngiltere 2006 tarihli Hayvanları Koruma Yasası hayvan sahiplenmeyle ilgili asgari standartları belirledi. Aynı yasayla hayvanlara şiddet suçuna 6 aya kadar hapis cezası ve 20 bin sterlin para cezası uygulanmaya başlandı. Almanya'da hayvanlara işkence ve tecavüz suçu için 3 yıla kadar hapis ve 25 bin euroya kadar para cezası öngörülüyor.
Konuya ilişkin anlatımlarımız sonrasında bir de Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getiren Milliyetçi Milletvekillerimize, STK’larımız ve Hayvan Severlere çok teşekkürlerimizi sunduğumuz bir uygulamadan bahsetmemiz gerekirse, ‘’Haydi’’ uygulamasını telefonuna indirip, hayvanlara yapılan suistimalleri siz de polislere bildirebilirsiniz. Şöyle ki uygulama; Apple Store ve Play Store üzerinden cep telefonlarına indirilebilecek olup uygulamayı kullanmak isteyen Türkiye Cumhuriyeti Kimlik Numarası ve doğum tarihi bilgilerini yazarak uygulamaya giriş yapabilecek şekildedir. Sonrasında cep telefonunuza gelen doğrulama kodunun girilmesi ile uygulama aktif hale gelecektir. Ayrıca dilerseniz, bu uygulama üzerinden ihbar konusu ile ilgili fotoğraf da paylaşabilirsiniz. Haydi Mobil uygulaması üzerinde oluşturulan ana ve ara yüzler aracılığıyla hem çevre ve doğa ile ilgili hem de hayvanları öldürme veya yaralama, sokağa atma, aç/susuz bırakma, kötü davranma, gücünü aşan yük yükleme, zararlı yiyecek içecek verme, hayvanların gürültüye neden olması, çevrenin kirletilmesi suretiyle hayvanın zarar görmesi, trafikte hayvana çarpıp yardım etmeme, işkence, eziyet, zarar verme, cinsel ilişkide bulunma, hayvanların cinsel içerikli yayınlarda kullanılması, bakımlarını ihmal etme, hayvanların dövüştürülmesi suretiyle kumar oynama/oynatma, tehlike arz eden hayvanları üretme, ülkeye sokma vb. adli veya idari işlem yapılmasını gerektiren konularda vatandaşlarımız tarafından kolluk kuvvetlerine anlık olarak ihbarda bulunabilecektir.
Hayvan Hakları dediğimizde tabiiki HAYTAP’tan bahsetmemek olmaz. HAYTAP hedeflerini şu ifadeler ile anlatmaktadır: Türkiye’deki (doğru ve kaliteli) hayvan hakları savunucuları için güçlü bir çatı olmayı hedefleyen sivil toplum hareketidir. Tüm canlıları kucaklayan federasyonumuz “HAYTAP HERKESTİR, HEPİMİZ HAYTAP’IZ” anlayışına sahip olan kurumsal yapıdır. Tüzel kişiliği ve her yıl giderek yükselen marka değeri nedeniyle yasal ve devlet katında sözleşme imzalayıp muhatap alınabilen Türkiye’deki hayvan hakları konusunda çalışan federasyondur. HAYTAP, herhangi bir şirketin, siyasi partinin veya derneğin tekelinde değildir. Genel kurulu ve temsilcileri tamamıyla bağımsız bu fikri benimsemiş kişilerden oluşur.
Hayvanların refahının gerçekten insanlar gibi canlı, duygusal varlıklar olduğunu düşünerek, 5199 Sayılı Kanun’ da bir ‘’mal ve eşya’’ olarak tanımlanmasından uzaklaşarak günümüz modern anlayışa uygun halde, onların da duygusal birer varlık olduğunu gözeterek ve artık hukukun bir öznesi haline geldiğini görmek dileğiyle.